ÖRNEK MAKALE
(Yazı tekniğim hakkında fikir sahibi olmanız için örnek bir makale.)
TÜRKİYE’DE ARABESK MÜZİĞİN TARİHÇESİ VE SOSYOLOJİSİ
İnsan topluluklarının yaşam biçimleri kendi özgün müzik tarzını yaratır. 18’inci yüzyılda, Amerika’nın güney eyaletlerinde kölelik sisteminin uygulandığı dönemde, pamuk tarlalarında çalışan zenci köleler her gece ahşap barakalarında gitar ve mızıka eşliğinde hüzünlü şarkılar söylerlerdi, “Blues” müziği böyle doğdu. 1970’li yıllara gelindiğinde zenciler artık özgürdü ama büyükşehirlerin kenar mahallelerinden kurtulup sınıf atlama mücadelesi içindeydiler; doğaçlama tarzdaki “Rap” müziği hayata olan isyanlarının simgesi şeklinde ortaya çıktı. Müzik, duyguları çoksesli olarak anlatma sanatıdır.
1960’lı yıllar, Türkiye’de kırsal kesimden kente göçün başladığı dönemdir. Doğdukları yerde umduklarını bulamayan insanlar, daha iyi bir yaşama kavuşacakları düşüncesiyle başta İstanbul olmak üzere batıdaki büyükşehirlere göç etmeye başladılar. Lâkin oralarda da ihtişamlı bir hayat onları beklemiyordu, kamu arazileri üzerinde kurulan gecekondu mahallelerinde, yoksulluktan kaynaklanan nice çilelerle başbaşa kaldılar. Sıkıntılar, duyguların yoğunlaşmasına sebep olur, bu durumun dışavurumu ise müzikle gerçekleşir. Bunun farkında olan genç bir müzisyen 1968 yılında “Bir Teselli Ver” adlı albümünü piyasaya çıkardı. Büyükşehirlerin gecekondu mahallelerinde yaşam mücadelesi veren insanların hayal kırıklıklarından kaynaklanan mutsuzluklarını dile getiren bu şarkı bir anda her yerde çalmaya başladı. Gerçekleşmeyen özlemlerinden ötürü hüzünlü bir halet-i ruhiye içerisinde olan geniş kitleler bu müziği çok sevdiler ve benimsediler. Arabesk işte böyle doğdu.
Ticaretin başlıca kuralıdır, bir ürüne yoğun ilgi varsa devamı mutlaka gelir. İlk Arabesk albümünün çok satılması üzerine yeni Arabeskçiler ve yeni albümler piyasaya çıktı, bu müzik türü yaygınlaşmaya başladı. Köyden kente göç edip, gecekondu mahallelerinde zor bir hayat yaşayan insanlar ünlü Arabeskçilerin yaşam öykülerini kendilerininkiyle özdeşleştirdiler; bir zamanlar inşaat işçiliği veya temizlikçilik yapan, birebir aynı zorlukları yaşayan, sonrasında şöhrete ve paraya kavuşan şarkıcıları bağırlarına bastılar.
1970’li yıllar; internetin, cep telefonunun ve özel televizyon kanallarının var olmadığı bir dünya; insanların yegâne eğlencesi sinema… Ünlü Arabesk şarkıcılarının çevirdikleri filmler bu müziğin geniş kitleler tarafından tanınmasını sağladı. Kenar mahallelerde doğan Arabesk, sinema sayesinde toplumun elit kesimlerine uzandı ve kısmen de olsa sevildi.
Arabesk, kelime anlamı olarak “Araplar’a özgü” demektir. Bu Arabesk müzik için bir şanssızlıktı zira o dönemde iktidarda olan Milliyetçi Cephe hükümetleri ve devlet yönetiminde kontrolü elinde bulunduran askerler “kültürel yozlaşmaya sebep olduğu” gerekçesiyle Arabesk müziğin TRT’de çalınmasını yasakladılar. 12 Eylül Darbesi sonrasında, 1980’li yıllarda da bu şekilde devam etti. 1990’da Türkiye’de ilk özel televizyon kanalının yayın hayatına başlamasıyla birlikte durum değişti, insanlar Arabeskçiler’i televizyonda izlemeye başladılar.
Hülâsa, 70’li, 80’li, 90’lı yıllar Arabesk müziğin revaçta olduğu ve sevilerek dinlendiği çağlardı. Lâkin hayatın değişmez bir kuralı vardır, birşey kendini geliştiremiyorsa, yenileyemiyorsa, yok olmaya mahkûmdur. Mesela bir bilgisayar programı düzenli şekilde güncellenirse kullanılmaya devam edilir ama uzun süre güncellenmezse, yerine başka programlar üretilir ve kullanıcılar o programlara yönelir. Arabesk müzik bir dönem çok tutuldu fakat kendini geliştirmeyi, yenilemeyi başaramadı. Aynı enstrümanlarla çalınan bir müzik türüdür ve şarkı sözlerinin içeriği de genelde hep aynıdır, “yoksulluk, yalnızlık, karşılıksız aşk”… Arabesk’in yeni bir tema oluşturması melankolik yapısı açısından mümkün değildi, sürekli kendisini tekrarladığı için zaman içerisinde durgunlaştı ve cazibesini yitirdi. Geniş hayran kitlelerine sahip ünlü Arabeskçiler piyasadan çekildikten sonra yenileri yetişmedi ve 1990’lı yılların ortasından itibaren Arabesk yerini çok daha renkli ve yenileşmeye, gelişmeye açık bir müzik türü olan Türkçe Pop’a bıraktı. Kimilerine göre ise Türkçe Pop müzik, Arabesk müziğin evrimleşmiş hâlidir.
Günümüzde, televizyon dizilerinde bazen eski Arabesk şarkılar çalıyor. Gençlerle mücadele edemediği için sürüden ayrılıp inzivaya çekilen yaşlı aslanın ara sıra “ben ölmedim, hâlâ yaşıyorum” dercesine uzaklardan kükremesi gibi, bir zamanların kralı Arabesk de kendisini bu şekilde hatırlatıyor.